40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik devam eden saldırıları ve uyguladığı kapsamlı abluka, bölgedeki insani krizlerin boyutunu dramatik bir şekilde artırırken, uluslararası toplumun dikkatini çekmeye devam ediyor. Bu olaylar karşısında birçok ülke, Filistin devletini bağımsızlık ve uluslararası hukuk temelinde tanıma yönünde adımlar atmaya başladı. Özellikle Birleşmiş Milletler’de (BM) üye olan ve olmayan birçok ülke, bu süreçte Filistin’in uluslararası statüsünü güçlendirmeye yönelik politikalar izliyor. Bu bağlamda, BM üyeleri arasında doğal olarak bazı ülkelerin bu konuda öncülük ettiği, diğerlerinin ise temkinli yaklaştığı gözlemleniyor.
Uluslararası arenada, 9 ülke 7 Ekim 2023’ten sonra resmi olarak Filistin devletini tanıma kararı aldı. Bu ülkeler Barbados, Jamaika, Trinidad ve Tobago, Bahamalar, İrlanda, Norveç, İspanya, Slovenya ve Ermenistan ile Meksika’dır. Ayrıca, Fransa, İngiltere, Kanada ve Malta gibi ülkelerin de yakın zamanda Filistin devletini tanıması beklenmektedir. Bu gelişmeler, özellikle BM Genel Kurulu’nda yapılacak olan kararlar ve diplomatik girişimler açısından büyük önem taşıyor. Bu ülkelerin resmi tanım kararları, Filistin’in uluslararası statüsünü yasal ve siyasi alanda güçlendirecek önemli adımlar olarak görülüyor.
Son dönemde yapılan açıklamalar ve alınan kararlar, Filistin devletinin tanınma sürecine ivme kazandırıyor. Dün, Kanada ve Malta da bu doğrultuda önemli adımlar atarak, eylül ayında gerçekleştirilecek BM Genel Kurulu’nda Filistin’i bağımsız devlet olarak tanıyacaklarını duyurdular. Ayrıca, dün 15 ülke tarafından imzalanan ve “New York Çağrısı” adı verilen deklarasyon, uluslararası toplumun Filistin meselesine olan bağlılığını ve iki devletli çözüme olan sarsılmaz inancını bir kez daha vurguladı. Bu ülkelerden İspanya, Finlandiya, İzlanda, İrlanda, Norveç ve Slovenya önceden Filistin’i tanımış durumda. Diğer yandan, Andorra, Avustralya, Kanada, Fransa, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, Portekiz ve San Marino ise henüz resmi bir tanı kararı almadı.
Özellikle BM üyesi 193 ülkenin yaklaşık %76’sı, yani 147’si, Filistin’i bağımsız devlet olarak tanıyor. Eylül ayındaki olası yeni tanı ve diplomatik hamlelerle bu rakam 150’yi aşabilir. NATO ülkeleri arasında 14’ü, G20 ülkeleri arasında ise 10’u Filistin’i tanımakta. Bu gelişmeler, Filistin’in uluslararası alandaki konumunu güçlendirmeye ve İsrail ile ilişkilerde yeni bir denge kurmaya yönelik önemli bir adım olarak görülüyor.
Bu ülkelerin tanı kararları, özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) önemli bir dönüm noktası oluşturabilir. Çünkü, İngiltere ve Fransa, BMGK’nın daimi üyesi olmaları ve uluslararası diplomasi açısından büyük bir etkiye sahip olmaları nedeniyle bu kararlar, Filistin-İsrail meselesinde yeni bir dönüşümün fitilini ateşleyebilir. Kasım 1988’de Rusya ve Çin’in bağımsızlık ilanından sonra ilk kez, Filistin’i tanımış olmaları, bu iki ülkenin kararlarını daha da kritik hale getiriyor. Eğer İngiltere ve Fransa da resmi olarak Filistin’i tanırsa, BMGK’daki oy kullanma dinamikleri önemli ölçüde değişebilir ve İsrail’e karşı uygulanan uluslararası baskı artabilir. Bu durum, ABD’nin veto hakkını kullanma ihtimalini de azaltabilir ve Filistin’in tam bağımsızlık yolundaki ilerleyişini hızlandırabilir.
Türkiye, 15 Kasım 1988 tarihinde Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat’ın bağımsızlık ilanını takiben, aynı gün içinde Filistin devletini resmi olarak tanımıştı. Bu karar, Türkiye’nin bölgedeki destek ve dayanışma politikasının önemli bir göstergesidir. O tarihten bu yana, Türkiye ve diğer 12 ülke, Filistin’in uluslararası alanda hak ettiği saygıyı kazanması için aktif olarak çaba gösteriyor. Türkiye’nin bu tutumu, hem bölgesel hem de küresel politikalar açısından büyük bir önem taşıyor ve Filistin meselesinde moral ve diplomatik bir güç kaynağı olmaya devam ediyor.
Filistin toprakları, Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı egemenliğinde kalmış ve bölgede kültürel, dini ve siyasi açıdan köklü bir altyapı oluşturmuştur. 1917 Aralık ayındaki İngiliz işgaliyle birlikte bölgenin kaderi değişmeye başladı. Milletler Cemiyeti’nin 1920’lerdeki kararlarıyla, bölge Manda yönetimi altına alınmış, bağımsızlık ise ileriki yıllarda uluslararası topluma bırakılmıştır. 1947’de BM’nin kabul ettiği bölünme planı, bölgedeki gerilimi artırmış ve 1948’de İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesiyle yeni bir çatışma dönemi başlamıştır. İsrail’in ilan ettiği bağımsızlık sonrası, bölgede başlayan savaşlar ve işgal hareketleri, Filistin topraklarının büyük bir bölümünün kontrolünü İsrail’e bırakmıştır. 1967’deki Altı Gün Savaşı’ndan sonra ise, Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze Şeridi gibi bölgeler İsrail’in kontrolüne geçmiştir. Bu süreçte, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kurulmuş ve 1988’de bağımsızlık ilan edilmiştir. Ancak, BM 242 sayılı kararıyla, Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze hâlâ İsrail işgali altında bulunmaktadır ve uluslararası toplumun çözüm arayışları devam etmektedir.
Türkiye’nin hamlesi İsrail’i tedirgin etti! ‘Bölgede kilit oyuncu’