40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
Antarktika, yalnızca zorlu iklim koşullarıyla değil, aynı zamanda altında sakladığı derin sırlar ve gizemlerle de bilim insanlarının ilgisini çekmeye devam ediyor. Yaklaşık 34 milyon yıldır kalın buz tabakalarıyla kaplı olan bu kıta, dünyanın toplam tatlı su rezervlerinin yaklaşık %70’ini barındırıyor. Ancak Antarktika, sadece donmuş bir çöl değil; gizli jeolojik yapıları, altında bulunan eski nehir yatakları, dağlar ve bilinmeyen sinyal kaynaklarıyla adeta bir doğa laboratuvarı gibi bir yapı sunuyor. Bu kıta, üzerinde araştırma yapılmayı bekleyen pek çok sırrı içermektedir.
Son dönemde yapılan araştırmalar, Antarktika’nın altında binlerce yıl boyunca saklı kalmış devasa jeolojik oluşumların gün yüzüne çıkardığını gösterdi. Bu keşifler, buz tabakalarının hareketleriyle yer altındaki yapıların nasıl şekillendiğine ışık tutuyor ve iklim değişikliğinin bu kıtadaki etkilerini anlamamıza yardımcı oluyor.
Durham Üniversitesi ve uluslararası işbirliği ile gerçekleştirilen yeni araştırmalar, Doğu Antarktika’nın Prenses Elizabeth ve George V Toprakları’ndaki 3500 kilometrelik kıyı şeridinde haritalanmış ve ilk kez radar teknolojisi kullanılarak detaylı şekilde incelenmiş geniş düz yüzeyler ortaya çıkardı. Bu radar taramaları, buzun altında gizli kalmış büyük, düz ve geniş alanların varlığını gözler önüne serdi.
Bu yüzeylerin yaklaşık 80 milyon yıl önce oluştuğu ve büyük olasılıkla eski kıtaların ayrışması sırasında şekillendiği düşünülüyor. Hatta, bu alanların eski nehir yataklarından ve kıyı ovalarından kalma olabileceği tahmin ediliyor. Bugün ise, bu yüzeyler kalın buz tabakalarıyla kaplanmış ve buz hareketlerine direnç gösteriyor.
Araştırmanın başyazarı Dr. Guy Paxman, durumu şöyle özetliyor: “Bu düz yüzeyler 30 milyon yıldan fazla süredir büyük oranda bozulmadan kalmış. Bu da buzun bazı bölgelerde zemini aşındırmak yerine koruduğunu gösteriyor. Bu yapıların, dünya yüzey şekillerinin ve buz hareketlerinin anlaşılmasında önemli bir anahtar olabileceğine inanıyoruz.”
Newcastle Üniversitesi jeofizik uzmanı Prof. Neil Ross ise, bu keşfin Antarktika’nın buz hareketlerine dair büyük resmi anlamamıza katkı sağladığını söylüyor: “Bu çalışma, uzun zamandır radar verileriyle kısmi olarak bilinen yüzeylerin aslında çok daha yaygın ve sistematik olduğunu ortaya koyuyor. Bu yüzeyler, iklim geçmişi ve buz hareketleri arasındaki ilişkiyi daha net anlamamıza imkan tanıyor.”
Günümüzde, bu alanlar buzun akış hızını yavaşlatan doğal engeller olarak görev yapıyor ve küresel ısınmanın olumsuz etkilerine karşı bir tampon görevi görüyorlar. Buzul hareketlerinin bu yüzeylerle nasıl etkileşime geçtiğini anlamak, iklim değişikliği ile mücadelede kritik bir adım olarak kabul ediliyor.
Bilim insanları, bu yüzeylerin milyonlarca yıl öncesine dayanan jeolojik süreçler sonucu şekillendiğine inanıyor. Özellikle East Antarctic Ice Sheet (EAIS) altındaki topoğrafyanın, buz kütlelerinin iklim değişikliğine karşı gösterdiği direnç ve davranışları üzerinde doğrudan etkisi bulunuyor.
Radar analizleri, bu yüzeylerin deniz seviyesinden 200-450 metre yükseklikte olduğunu ve okyanus yönünde hafifçe eğimli olduklarını gösteriyor. Bu da onların eski nehir yatakları ve kıyı ovalarının parçası olabileceğine işaret ediyor.
Koruma altında kalan bu yapıların varlığı, Antarktika’nın buzlarının uzun süre aşınmadan kalabildiğine ve buzun yüzey şekillerine karşı nazik davranışlar sergilediğine işaret ediyor. Bu bilgiler, küresel iklim modellerinin doğruluğunu artırabilir ve gelecek projeksiyonlarını şekillendirebilir.
Ancak, Antarktika’nın yer şekillerinden çok daha fazlası keşfedildi. ANITA (Antarktika Darbeli Geçiş Anteni) isimli deneysel sistem, buzun derinliklerinden gelen ve mevcut fizik kurallarıyla açıklanamayan radyo sinyalleri tespit etti. Normalde nötrino gibi nadir parçacıkları izlemek için tasarlanmış bu cihaz, buzun altında beklenmedik sinyaller aldı ve bu durum bilim dünyasında büyük heyecan yarattı.
Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nden Dr. Stephanie Wissel, bu olayı şöyle anlatıyor: “Bu radyo dalgaları, 30 derece gibi dik açıdan geliyor ve bu, şimdiye kadar hiç gözlemlenmemiş bir olgu. Belki de yeni parçacık türleri veya karanlık madde ile karşı karşıyayız. Bu sinyaller, evrenin ve maddelerin en derin sırlarını ortaya çıkarabilir.”
Bilim insanları, küresel ısınmanın etkisiyle Antarktika buzlarının tamamen eridiğinde deniz seviyelerinin 56 ila 58 metre yükseleceğini öngörüyor. Bu durum, dünya genelinde birçok kıyı şehrinin sular altında kalması ve milyonlarca insanın yaşam alanlarının kaybı anlamına geliyor. NASA verilerine göre, El Nino gibi okyanus olayları, yılda yaklaşık 25 santimetre buz kaybına neden olabiliyor. Ayrıca, Fransa büyüklüğündeki buz kütlelerinin okyanuslara sürüklenmesi, deniz akıntılarını ve hava sistemlerini bozarak küresel iklimi doğrudan etkiliyor. Bu denli büyük kayıplar bile, iklim dengesinde büyük değişikliklere yol açabiliyor ve bu nedenle Antarktika’nın yakından izlenmesi hayati önem taşıyor.
Yapılan bu araştırmalar, yalnızca akademik bir merak değil, aynı zamanda insanlığın geleceği için de kritik bilgiler sağlıyor. Kıtanın altında gizlenmiş yüzey şekilleri ve bilinmeyen sinyaller, doğanın geçmişi ve geleceği hakkında derin ipuçları içeriyor. Bu veriler, iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmek ve küresel ısınma ile mücadele etmek için alınacak önlemlerin şekillenmesinde temel rol oynuyor.
Geleceğin iklim politikalarını belirlemek ve bu bölgede yapılacak koruma çalışmaları için, Antarktika’nın bu gizemli alanlarına dair daha fazla veri toplanması gerekiyor. Bilim insanları, bölgedeki araştırmalarını artırarak, iklim modellerini daha doğru hale getirmeyi ve Antarktika’nın sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefliyor. Bu çalışmalar, hem doğanın hem de insanlığın yararına olacak şekilde, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir.
Çanakkale Ayvacık’ta Devam Eden Orman Yangını ve Güncel Gelişmeler