Almanya Türkiye’nin hamlelerini konuşuyor : Suriye’de en etkili devlet, NATO için kilit aktör, vazgeçilmez bir konuma sahip…

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Almanya’nın önde gelen gazeteleri ve analiz merkezleri, Türkiye’nin uluslararası arenadaki stratejik önemini ve savunma sanayisindeki hızla ilerleyen gelişmelerini dikkatle takip ediyor. Özellikle NATO içindeki rolü ve bölgesel güç dengelerine yaptığı katkılar, Almanya’nın güvenlik ve dış politika gündeminde merkezi bir yer tutuyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin Ukrayna savaşı sürecinde Karadeniz’deki kritik konumu ve bölgeye sağladığı istikrar, Avrupa ülkeleri tarafından yakından izleniyor.

Tagesspiegel gazetesinde yayınlanan analizde, Türkiye’nin NATO’nun güneydoğu kanadında “kilit aktör” olarak tanımlanması, bu ülkenin bölgesel ve küresel güvenlik politikalarındaki vazgeçilmez rolüne işaret ediyor. Aynı zamanda, ülkenin dört milyondan fazla mülteciyi barındırması ve göç politikalarında oynadığı rol, Avrupa’nın göç ve entegrasyon stratejilerinde önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. Gazete, Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı ve bölgedeki etkinliği ile de dikkat çekiyor ve “Gerçekçi bakanlar, Türkiye’nin bölgedeki pozisyonunun doğru bir adım olduğunu kabul ediyor” ifadesini kullanıyor.

Eurofighter Satışları ve Avrupa Güvenliği

Gazete, özellikle Eurofighter savaş uçaklarının Türkiye’ye satışı konusunda yapılan tartışmalara da değiniyor. “Gerçekçi yaklaşıma sahip herkes, bu uçakların teslim edilmesinin Türkiye ve Avrupa’nın güvenliği açısından en doğru karar olacağını düşünüyor. Aksi takdirde, Almanya ve diğer ortak ülkelerle ilişkilerin zarar görebileceği ve Avrupa savunma sanayi iş birliğinin ciddi anlamda sorgulanacağı öngörülüyor.” değerlendirmesi yapılıyor.

İDEF Fuarı ve Milli Silahlar

Frankfurter Rundschau gazetesi ise, Türkiye’nin savunma sanayinde attığı adımlara ve bu alandaki ihracat potansiyeline geniş yer ayırıyor. İstanbul’da düzenlenen IDEF 2025 – 17. Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı’nda tanıtılan yeni ürünler ve teknolojiler dikkat çekiyor. Türkiye’nin 2025 yılı için toplam savunma bütçesini yaklaşık 47 milyar dolar olarak planlaması, bölgedeki güç dengesini etkileyecek önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor. Bu rakam, 2023 ve 2024 yıllarında yaklaşık 25-40 milyar dolar seviyelerinde gerçekleşmiş olup, ülkenin savunma sanayine yaptığı yatırımların sürdürülebilirliğini gösteriyor.

Gazete, İran’a karşı gerçekleştirilen hassas operasyonlara ve İsrail ile Türkiye arasındaki bölgesel güvenlik dinamiklerine de değiniyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin yeni geliştirdiği ve tanıttığı hipersonik balistik füze “Tayfun Blok 4”ün önemi vurgulanıyor. Bu füzenin, yaklaşık 7 ton ağırlığında olup, çok çeşitli stratejik hedefleri kilometrelerce öteden imha edebilme kabiliyetine sahip olduğu belirtiliyor. Ayrıca, denizlerde güç göstermek amacıyla tasarlanan yeni mayın avlama gemileri ve teknolojileri de fuarda tanıtılıyor. Naval News’e göre, bu gemilerin inşasına Eylül 2025’te başlanacak ve varış noktası, Türk Deniz Kuvvetleri’nin mayın temizleme kabiliyetlerini artırmak olacak.

Çelik Kubbe ve Hava Savunması

Türkiye’nin savunma teknolojilerinde öne çıkan bir diğer proje ise “Steel Dome” (Çelik Kubbe) hava savunma sistemi. Devlet televizyonu TRT, bu sistem sayesinde Türkiye’nin 783 bin kilometrekarelik alanının hava saldırılarına karşı korunacağını duyurdu. Ancak, bu sistem henüz geliştirme ve test aşamasında. Türk Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, IDEF 2025’te yaptığı açıklamada, “Çelik Kubbe sistemi üzerinde yoğun çalışmalar devam ediyor ve bu teknolojinin tamamlanmasıyla Türkiye’nin hava savunma kabiliyeti önemli ölçüde artacak” ifadelerini kullandı.

Yerli ve Güçlü Projeler ile Bölgesel Güçlenme

Türkiye, savunma alanında iddialı projeler geliştirerek bölgesel güç olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Altay tankı, Almanya’dan alınan Leopard ve ABD yapımı Abrams tanklarıyla rekabet edebilecek seviyeye ulaşmayı hedefliyor. Kaan isimli yeni nesil savaş uçağı ise, radar görünmezliği özelliği ve modern teknolojisiyle düşmanlara gözdağı vermeye hazırlanıyor. Uzmanlar, bu projelerin Türkiye’nin hem bölgesel caydırıcılığını artıracağını hem de dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik stratejik adımlar olduğunu belirtiyor.