İsrail-İran Savaşının Perde Arkası: Yıkılan ‘Yenilmezlik Miti’ ve Türkiye’ye Yönelik Tehlikeli Plan
Tel aviv, İSRAİL – İsrail’in İran’ın komuta kademesini ve bilim insanlarını hedef alan saldırısıyla başlayan ve İran’ın hipersonik füzelerle Tel Aviv ve Hayfa’yı vurmasıyla devam eden savaşta 4. güne girilirken, uzmanlar çatışmanın askeri ve stratejik sonuçlarını değerlendiriyor. Yapılan analizlerde iki kritik sonuç öne çıkıyor: İran füzelerinin İsrail’in ünlü Demir Kubbe (Iron Dome) hava savunma sistemini kolayca aşması ve bunun sonucunda yıllardır inşa edilen “İsrail’in yenilmezliği” fenomeninin yıkılması.
Demir Kubbe Neden Yetersiz Kaldı?
İran’ın saldırılarında İsrail’in ünlü hava savunma sistemi Demir Kubbe’nin füzeleri durdurmakta yetersiz kalması, en çok tartışılan konulardan biri oldu. Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş, bu durumun bir sürpriz olmadığını belirtiyor. Karakuş’a göre Demir Kubbe, adının aksine İsrail’in savunma kalkanının sadece bir katmanı ve temel olarak Hamas gibi aktörlerin attığı kısa menzilli (75 km’ye kadar) roketlere karşı geliştirildi.
İran’ın kullandığı ve saatte 6000 km üzeri hıza ulaşabilen hipersonik Fettah füzeleri gibi balistik füzeler ise Demir Kubbe’nin değil, daha gelişmiş ve pahalı olan Arrow gibi sistemlerin hedefi. Karakuş, İsrail’in elinde bu sistemler olmasına rağmen tam kapasite kullanmamasının arkasında tehlikeli bir strateji olabileceğini iddia ediyor:
“İsrail atılan bazı füzeleri kısmen kasıtlı olarak önlemeyerek ‘sivil kayıplar veriyoruz’ algısı yaratmaya çalışıyor ve ABD ile İngiltere’yi de kendi yanında savaşa çekmek istiyor.“
“İsrail’in ‘Yenilmez’ Fenomeni Yıkıldı”
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın ise savaşın psikolojik etkilerine dikkat çekiyor. İran’ın, ABD ve Ürdün gibi ülkelerin tüm savunma desteğine rağmen İsrail’deki Savunma Bakanlığı Karargahı gibi hassas hedefleri vurmayı başarmasının, Arap-İsrail savaşlarından beri süregelen “İsrail yenilmez” efsanesini yıktığını belirtiyor. Caşın, “İsrail vuruluyor, halkta panik var. İran tarafı özellikle gece taarruz ediyor çünkü gece saldırıları halkta büyük etki yapar,” diyerek durumun İsrail içindeki yansımalarını özetliyor. Caşın’a göre, İsrail’in korkmaya başladığının en net kanıtı, savaş uçaklarını ülkeden kaçırması ve Yunanistan ile Kıbrıs üzerinden sivil tahliye planları yapması.
ABD Savaşa Çekiliyor mu?
Her iki uzman da ABD’nin savaşa daha fazla dahil olacağı görüşünde. Bölgeye sevk edilen tanker uçakları ve 7. Filo’ya bağlı uçak gemisinin, ABD’nin İran’ı vurmaya hazırlandığının bir işareti olduğunu belirten Caşın, “ABD Başkanı Trump, İran’ı diz çöktürmek ve nükleer silah yapımından tamamen vazgeçirmek istiyor,” diyor. Savaşın seyrinin, bu noktada Çin ve Rusya’nın İran’a ne kadar askeri ve teknolojik destek sağlayacağına bağlı olduğu vurgulanıyor.
Türkiye’ye Yönelik Riskler ve ‘Kirli Oyun’ İddiası
Prof. Dr. Caşın, bu savaşın Türkiye için de ciddi riskler barındırdığına dikkat çekiyor. İlk ve en önemli riskin, İran’dan kuzeye doğru başlayabilecek yeni bir göç dalgası olduğunu belirten uzman, “MİT ve İçişleri Bakanlığı’nın yeni göç dalgalarına karşı çok iyi hazırlanması ve Suriye’de yapılan bazı hataların yapılmaması gerekiyor,” uyarısında bulunuyor.
Caşın ayrıca, Netanyahu’nun asıl hedefinin daha büyük olduğunu ve dinler arası bir savaş başlatarak Pakistan ve Türkiye’yi de bu ateşin içine çekmek istediğini iddia ediyor. “Türkiye bu savaşa doğrudan doğruya dahil olan bir ülke değil. Türkiye hakkında taraflara destek sağladığı iddiası tamamen uydurma. Netanyahu bir savaş suçlusu ve yargılanmalı,” diyerek sözlerini tamamlıyor.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!