“Kaldım Annem”, Fransa’daki öğrencilik yıllarında annene ithafen yazdığın bir şarkı. Nasıl bir ruh hali sana bu şarkıyı yazdırdı?
Fransa’da resim eğitimi alırken, müzikle pek fazla ilgilenmemiştim. Asıl tutkum ressamlıktı ve müzik, onun yanında sadece bir hobiydi. Ancak, orada yaşadığım memleket ve aile özlemi, duygularımı daha yoğun yaşama ve anlatma ihtiyacını doğurdu. Balkonda oturup besteler yaparken içimdeki duyguları dışa vuruyordum. Bu süreç, müziğin bana gerçekten tutku ve huzur verdiğini fark etmemi sağladı. Zaten genç bir kızın annesine olan özlemini en yoğun şekilde yaşadığı dönemlerdi bu.

İlk kez mi annenden uzak kalmıştın?
Hayır, ilk değil elbette. Üniversite yıllarında yılda bir veya iki kez Türkiye’ye dönüyordum. Bu süreçte annemin bana ne kadar koruyucu ve sevgi dolu olduğunu daha iyi anladım. Ona olan minnettarlığım ve büyüme hikayem bu şarkıya ilham verdi.

Yazmayı ne zaman ve kaç yıl önce başladın?
Yaklaşık altı yıl önce bu şarkıyı yazdım. Yarı Fransızca sözlerle başladım çünkü Fransızca, eski bir halk şarkısından etkilenmişti. Zaman içinde, Türkiye’ye gelince ve Türkçe şarkılar yazmak istediğimde, sözleri Türkçe’ye çevirdim. Bu, halk müziğine olan yakınlığımı ve yolculuğumu pekiştirdi. Ayrıca, “Yok Bana Bu Cihanda” şarkısıyla başlayan halk müziğine olan sevdam, bu serüvenin devamıydı.

Fotoğraflar: Murat ŞAKA
ANNEMİN YAZDIĞI ŞARKIYI HALUK LEVENT SESLENDİRDİ
Halk müziğine olan ilgini gurbette okumana mı bağlarsın?
Kesinlikle. Ailemin evinde genellikle caz ve farklı tarzlar dinlenirdi, türküler pek tercih edilmezdi. Ama ben halk müziğine yakın besteler yaptıkça, ailem başlangıçta şaşırdı. Sonra gurur duydular ve ruhumu besleyen bu sıcak duyguları türkülerde bulduğumu fark ettiler. Bu, benim için büyük bir dönüşümdü.
Annen bu şarkıyı dinlediğinde ne dedi?
İlk tepkisi, “Neden yazdın bunu?” oldu. “Bana söylemediğin bir şey mi olmuştu?” diye endişelendi. Annelik içgüdüsüyle, bu şarkının onunla ilgili olduğunu düşündü. Şimdi ise, şarkıyı severek dinliyor ve bana destek oluyor.
Müziğe ne zaman ve nasıl başladın?
Çocukluk dönemimden beri müzik hayatımda var. Annem gitar çalıp şarkılar bestelerdi. Hatta, ailesinin Fikret Kızılok ile komşu olduğunu ve annemin onun çocuklarıyla yakın arkadaş olduğunu biliyorum. Annem, küçükken ilk gitar tınılarını ondan öğrenmiş. Benim yaşlarımda ise, Haluk Levent’in bir şarkısını dinlemiş ve izin isteyerek almış. Bu şarkı “Kıratlar Kabilesi” adını taşıyordu. Ancak, anneannemin işletme eğitimi istemesi nedeniyle müzikle ilgisini kesmiş. Şu an ise, annem benim müzik kariyerimi gururla destekliyor.
Ailenin bu konudaki tepkisi nedir?
İki taraf da benimle gurur duyuyor. Başlangıçta, “Meslek olarak yapma, başka işler de yap” gibi temkinli yaklaşımlar gösterdiler. Ama zamanla, benim bu yola devam etmemi desteklediler ve memnuniyetlerini dile getirdiler.
Sektörde çok sayıda müzisyen var. Senin farkın nedir ve nasıl kalıcı olacaksın?
Özgün tarzımla, kendime has olanla devam ettiğim sürece, kalıcılık konusunda kendime güveniyorum. Kendimi farklı ve özgün kılmak, en büyük avantajım.
Kendini “hayalperest” olarak tanımlıyorsun. Şimdiye kadar en uç hayalin nedir?
Liseyi bitirirken, ciddi anlamda astrofizikçi olmak istiyordum. Uzay istasyonlarında çalışmak, yıldızlar keşfetmek gibi hayallerim vardı. Sayısal bölümü bir yıl denedim ama hiç bana uygun olmadığını fark ettim. İyi ki de denememişim ve bu hayalimden vazgeçmişim. Şimdi ise, gerçekçi ve ulaşılabilir hedefler peşindeyim.
Besteleri önce hangi dilde yazıyorsun?
Genellikle, bestelerimin büyük bir kısmını Fransızca yapıyorum. Çünkü, Fransızca düşündüğümde melodiyi daha kolay bulabiliyorum. Sonra Türkçe sözleri ekliyorum. Bu süreç, bana melodiyi yakalamada büyük kolaylık sağlıyor.
Seni en çok mutlu eden ve üzen yorumlar neler?
Mutluluk verici pek çok yorum aldım. Örneğin, Şanlıurfa’daki bir köy okulundan videolar geldi. Çocuklar “Yok Bana Bu Cihanda”yı sınıf olarak söylemişler ve bana sevgiyle “Maya Perest abla, seni seviyoruz” demişler. Bu beni gerçekten çok duygulandırdı. Ayrıca, Deprem sonrası bir aile “Çadırlarda sizi dinliyoruz” diye mesaj attı. Bu tür paylaşımlar, beni inanılmaz mutlu ediyor. Beni Emre Fel’e benzetenler bile oldu; “Dişi Emre Fel” şeklinde. Bu bana komik geliyor.
Tanınmaya nasıl başladın?
Yakın zamanda Madagaskar’daydım. Havaalanında THY ekibi bana yaklaştı ve “Maya Perest’i çok seviyoruz” dedi. Bu beni şaşırttı. Bir başka örnek ise, metroda sokak müzisyenlerinin “Yok Bana Bu Cihanda”yı çalması ve bana selam göndermeleri oldu. Bu, benim için büyük bir onur ve motivasyon kaynağıdır.
Hem sektörde hem de günlük hayatta sakin kalabilmek zor mu?
Gerçekten zor değil, arkadaşlarım ve meslektaşlarım bana huzur verdiğimi söylüyor. “Senin sakinliğin bize de bulaştı” diyorlar. Müzik, bu sakinliği ve huzuru sağlamak için en iyi araç. Bu dünyayı daha nahif ve sevgi dolu hale getirebilmek için, umuyorum ki diğer sanatçılar da bu tutumu benimser.
Zorluklarla mücadele ederken nasıl davranıyorsun?
Özel hayatımla ilgili zor zamanlar yaşadığımda, kendimi tamamen kapatıyorum. Kabuğuma çekilip, olaylardan uzaklaşıyorum. Bazı sanatçılar “En çok üzgünken üretim yaparım” der, ben ise tam tersi. O dönemde duygularımı içime atıyorum, sonra zorluklar geçip üzerimden kalktığında, üretimle devam ediyorum. Hiç kavgacı biri değilim, ortamda gerginlik varsa, kendimi başka dünyalara çekiyorum.
Müzikle ilgili hedeflerin nedir ve uluslararası planların var mı?
Kendi hedeflerimi büyük ölçüde gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Ama, daha büyük hayallerim var. Bir antik tiyatroda konser vermek, senfonik performanslar yapmak gibi. Ayrıca, yurtdışında daha çok tanınmak istiyorum. Uluslararası alanda tanınan, sevilen bir sanatçı olmak en büyük arzularımdan biri.
İlham kaynakların kimler ve neler?
Fikret Kızılok ve Tülay German’ın türkülerle Fransızca müziği harmanlaması beni derinden etkiledi. Ayrıca, Fransız alternatif müzik sanatçısı Pomme’nin özgün tarzını takip ediyorum. Onun müziğinde, farklı ve özgün bir yaklaşım görüyorum.
Resim ve çizgi roman projelerin neler?
Resim, şu an ikinci planda olsa da, müzikle sürekli iç içe. Şarkı kapaklarını kendim çiziyorum ve resim yeteneğimi kullanıyorum. Ayrıca, müzik kariyerim hakkında bir çizgi roman hazırlama projem var. Bu, hem kendimi anlatmak hem de hayranlarıma farklı bir bakış açısı sunmak açısından çok heyecan verici bir girişim.
İş dışında neler yapıyorsun?
Tur rehberliği yapmaya başladım. Bu, dünyayı keşfetmenin en kısa ve pratik yolu. Annem de rehberlik yapıyor ve bana “Dene” dedi. Daha önce Fransızca dersleri veriyordum, buna ara verdim. Bu yeni uğraşım, müziğimi de olumlu etkiliyor. Afrika’da bir kabileyi ziyaret edip, oranın enstrümanlarıyla ve halk müzikleriyle tanışıyorum. Özellikle Afrika ve Hint Okyanusu bölgelerine ilgim büyük.
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın!