İsveç’in Ronneby Kasabasındaki PFAS Kirliliği ve Etkileri
İsveç’in Ronneby kasabasında içme suyunda tespit edilen PFAS kirliliği, sakinlerin kanında rekor seviyelere ulaştı. ‘Sonsuz kimyasallar’ hayatlarını tehdit ederken, yıllardır süren hukuk mücadelesinde kritik bir dönüm noktası yaşandı. Peki bu sessiz felaketin ardında neler saklı?
İsveç’in Güneyindeki Kasaba Ronneby ve PFAS Krizi
İsveç’in güney bölgesinde bulunan küçük ve sakin Ronneby kasabası, içme suyunda tespit edilen ve dünya çapında endişe yaratan rekor seviyedeki PFAS (per- ve poliflorlu alkil maddeler) kirliliğiyle gündeme geldi. Bu durum, bölge halkının sağlık ve yaşam kalitesini ciddi şekilde tehdit eder hale geldi ve uluslararası medya tarafından da geniş çapta ele alındı.
Yıllar boyunca yapılan araştırmalar ve ölçümler, kasaba sakinlerinin kanında bu kimyasalların, normal seviyelerin yüzlerce katına çıktığını gösterdi. The Guardian tarafından yayımlanan detaylı raporlar, bu durumun kasaba ve çevresindeki yaşamı nasıl derinden etkilediğine dair önemli bilgiler içeriyor.
Kirliliğin Kaynağı ve İlk Belirtiler
Kirliliğin temel sebebi, İsveç Hava Kuvvetleri’ne ait bir askeri üs. Burada uzun yıllar boyunca yangın tatbikatlarında kullanılan ve sulu film oluşturan köpük (AFFF) adı verilen kimyasal maddeler, yer altı sularına sızdı. Bu köpüklerin içeriğinde bulunan PFAS maddeleri, su kaynaklarını kirletti ve bölgenin ekosistemini tehdit eder hale geldi. Bir zamanlar köpükle oynamayı nostaljik bir anı olarak hatırlayan Binbaşı Agneta Bruno, “Sabun gibi kokuyordu” diyerek bu dönemin çocukluk anılarını anlatıyor, fakat gerçekler çok farklıydı.
2013’te Patlayan Skandal ve Artan Endişeler
2013 yılının sonunda, İsveçli yetkililer Ronneby’nin içme suyunda PFAS seviyelerinin resmi sınırların çok üzerinde olduğunu açıkladı. Ancak, o dönemde yetkililer, bu seviyelerin akut sağlık riski taşımadığı ve halkın endişelenmesine gerek olmadığını iddia etti. Bilim insanları ise bu açıklamalara karşı çıkıp, kimyasalların özellikle uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği konusunda uyarılarda bulundu. Kirlilik kaynağı ise, askeri üs yakınlarındaki Brantafors su tesisine bağlıydı ve suyun kirlenmesine neden olan köpüğün kullanımıyla doğrudan bağlantılıydı.
Kan Tahlilleri ve Çocukların Durumu
2014 yılında gerçekleştirilen kan testleri, özellikle çocuklar üzerinde korkutucu sonuçlar ortaya koydu. Lund Üniversitesi’nden Prof. Christian Lindh ve ekibi tarafından yapılan analizlerde, 11 yaşındaki çocukların PFAS seviyeleri, ülkenin diğer bölgelerindeki çocuklara oranla 37 kat daha yüksek bulundu. Yetişkinlerde ise bazı kimyasalların kandaki oranı, normal seviyelerin 135 katına kadar yükselmişti. Bu yüksek seviyelerin, bağışıklık sistemi sorunları, üreme sağlığı bozuklukları ve metabolik hastalıklar gibi çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırladığı biliniyor.
Kasabanın Toplumsal Mücadelesi ve Hukuki Süreçler
Kirliliğin ortaya çıkmasıyla birlikte, Ronneby halkı büyük bir bilinç ve dayanışma hareketi başlattı. BT uzmanı Herman Afzelius liderliğinde kurulan PFAS Derneği, hem halkı bilinçlendirme faaliyetleri yürüttü hem de hukuki mücadeleye başladı. 2016 yılında, içme suyunu sağlayan belediyeye karşı toplam 165 kişi dava açtı. Ancak, İsveç yasaları, tazminat alabilmek için doğrudan sağlık zararını kanıtlamayı şart koştuğundan, birçok mağdur maddi ve hukuki açıdan zorluklarla karşılaştı. Bu süreçte, bazı aileler yüksek maddi yükler altında kalıp mücadelelerini sonlandırmak zorunda kaldı.
Sağlık Sorunları ve Uzun Vadeli Etkiler
PFAS kimyasallarına maruz kalanların sağlık durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Kasaba halkında, özellikle kanser vakalarında artış gözlendi. Dernek üyeleri arasında, çeşitli kanser türleri ve bağışıklık sistemi sorunları görüldü. Ayrıca kadınlarda polikistik over sendromu, erken menarş, tip 2 diyabet, osteoporoz ve diğer metabolik rahatsızlıklar yaygınlaşmaya başladı. Pandemi döneminde yapılan çalışmalar, yüksek PFAS seviyelerine sahip bireylerin Covid-19’a karşı daha dirençsiz ve aşıya yanıt vermede zayıf olduğunu ortaya koydu. Bu durum, hem bağışıklık sisteminin zayıflaması hem de nörogelişimsel sorunların artmasıyla birleşerek, kasaba halkının yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiledi.
Yüksek Mahkeme ve Adalet Mücadelesi
2016 yılında başlayan hukuki süreç, büyük bir cesaret ve kararlılığın simgesi haline geldi. 2021’de mahkeme, su şirketini kişisel yaralanmalardan sorumlu tutarak ilk önemli zaferi kazandı. Ancak, bu karar 2022’de temyiz mahkemesi tarafından bozuldu. Son olarak, 2023 sonunda İsveç Yüksek Mahkemesi, yıllarca süren hukuk mücadelesinin sonunda büyük bir adım attı ve su şirketini yeniden sorumlu tuttu. Bu karar, “kişisel zarar” kriterine dayanarak, kimyasal seviyelerinin bireysel ve hukuki anlamda kabul edilebilir sınırların çok üzerinde olduğunu kabul etti. Bu gelişme, İsveç ve dünyadaki benzer davalar açısından önemli bir emsal teşkil etti. Şu anda, Ronneby’de 150’den fazla kişi daha yeni davalar açmaya hazırlanıyor ve mücadelenin devam edeceği öngörülüyor. PFAS mağdurları ve aktivistler, adaletin yerini bulmasıyla birlikte, daha geniş çaplı bir değişim ve önlem çağrısında bulunuyorlar.
Uluslararası Destek ve Gelecek Perspektifi
İsveç Yüksek Mahkemesi’nin kararı, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı. ABD ve İtalya gibi ülkelerdeki çevre hukukçuları ve mağdur grupları, bu gelişmeyi memnuniyetle karşıladı. İtalyan sivil toplum kuruluşu Mamme No PFAS, kararı “ilham verici” olarak nitelendirirken, ABD’li hukukçular bunun uluslararası hukuk ve çevre politikaları açısından bir dönüm noktası olabileceği değerlendirmelerinde bulundu.
PFAS’leri Azaltmaya Yönelik Yeni Çözümler ve Tedavi Yöntemleri
Son araştırmalar, kolestiramin adlı safra bağlayıcı bir ilacın, PFAS seviyelerini önemli ölçüde azaltabildiğini gösteriyor. Özellikle, çocuk sahibi olmayı planlayan genç kadınlar için umut vaat eden bu tedavi, kimyasalların vücutta birikimini azaltmaya yönelik yeni bir adım olarak görülüyor. Ancak, kimyasalların vücuttan tamamen atılması zaman alıyor ve uzun vadeli tedbirler gerekiyor. Ayrıca, Avrupa Birliği 2020 yılında bazı PFAS türlerini yasaklarken, ABD’de PFOS bazlı yangın söndürme köpüklerinin kullanımı 2019’da durduruldu. Ancak, yeni nesil PFAS maddeleri hakkında yeterli bilgi bulunmuyor ve bu konuda uluslararası düzenlemeler henüz tam anlamıyla oturmuş değil.
Diğer yandan, mikroplastiklerin gıda ve içeceklerle insan vücuduna karıştığına dair yeni araştırmalar da gündeme geldi. Fransız bilim insanlarının yaptığı çalışmalar, mikroplastiklerin yalnızca plastik şişelerden değil, metal, cam ve işlenmiş gıdalar gibi farklı kaynaklardan da bulaşabildiğini ortaya koydu. Özellikle, mikroplastiklerin cam şişelerde bulunması şaşırtıcı olsa da, kapaklardaki polyester bazlı boyaların salım yaptığı tespit edildi. Ayrıca, yüksek oranda işlenmiş gıdaların ve tekrar kullanılabilir plastik kapların mikroplastik içerikleri de ciddi sağlık endişelerine neden oluyor. Uzmanlar, bu durumun insan sağlığı üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu konusunda uyarıyor ve plastik kullanımıyla ilgili önlemler alınmasını öneriyorlar. Bu gelişmeler, mikroplastiklerin kaynağı ve etkileri konusunda daha fazla araştırma yapılması gerektiğine işaret ediyor.