Fransa ve İran Arasında Sıcak Telefon Görüşmesi: Nükleer Dosya ve Bölgesel Güvenlik Tartışmaları

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

İran ve Fransa Yüksek Düzeyli İletişim Kurdu

İran Cumhurbaşkanı Ebulfazl Pezeşkiyan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde, bölgesel ve uluslararası güvenlik konularında önemli değerlendirmelerde bulundu. Bu görüşmede, iki lider, özellikle İran’ın nükleer faaliyetleri ve bölgedeki jeopolitik gelişmeler üzerinde durdu.

İran’ın Nükleer Politikalarına Yönelik Eleştiriler ve Talepler

Pezeşkiyan, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) İran ile ilgili raporlarına ve tutumuna sert eleştiriler yöneltti. “Ajans, ülkelerin haklarına saygı gösterilmeli, ayrımcılıktan kaçınılmalı ve üye devletlerin meşru hakları korunmalıdır” diyerek, uluslararası toplumun adil ve tarafsız davranması gerektiğine vurgu yaptı. Ayrıca, İran hükümeti, Meclisi ve halkı, UAEA’nın taraflı tutumunun bölgesel barış ve güvenliği olumsuz etkilediğini belirtti.

UAEA ve Bölgesel Güvenlik Endişeleri

Pezeşkiyan, UAEA’nın İran nükleer programını denetlediğini, denetçilerin aktif gözetim kameralarıyla takip ettiğini ve çalışmaların şeffaflık içinde yürütüldüğünü ifade etti. Ancak, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik gerçekleştirilen sabotajları ve ABD’nin askeri saldırı girişimlerini hatırlatarak, UAEA’nın bu tür yasa dışı eylemleri kınamak yerine, onları meşrulaştırmaya çalıştığını öne sürdü. “Bu tutum, bölgesel güvenlik açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor” diyerek, uluslararası toplumun dikkatini bu konuya çekti.

Fransa’nın İran’a Yaklaşımı ve Bölgesel Destek

Fransa Cumhurbaşkanı Macron ise, görüşmede İran’da hayatını kaybeden vatandaşlar için taziyelerini iletti ve bölgesel gelişmeler karşısında Fransa’nın duruşunu vurguladı. “Fransa, İran’a yönelik ABD ve İsrail’in askeri operasyonlarını açıkça kınamıştır” diyerek, bu tür saldırıların uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtti. Ayrıca, Macron, İsrail Başbakanı’na yaptığı açıklamada, İran’ın nükleer dosyasına müdahale edilmesine ilişkin herhangi bir hukuki veya meşru zeminin bulunmadığını vurguladı ve bu noktada Fransa’nın tutumunu net bir şekilde ortaya koydu.