DOLAR

41,9599$% 0,31

EURO

48,8833% 0,52

GRAM ALTIN

5.388,57%0,50

ÇEYREK ALTIN

9.245,00%0,42

TAM ALTIN

36.866,00%0,41

BİST100

10.853,43%-0,81

Sabah Vakti a 02:00
İstanbul HAFİF YAĞMUR 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
  • MuhtarAbi
  • Genel
  • Duygu Asena Roman Ödülü ve Sibel K. Türker’in ‘Cennette Gibiyim’ Romanı Üzerine Röportaj
Güncellenme - 22 Haziran 2025 04:27
Yayınlanma - 22 Haziran 2025 04:27

Duygu Asena Roman Ödülü ve Sibel K. Türker’in ‘Cennette Gibiyim’ Romanı Üzerine Röportaj

Sibel K. Türker’in ‘Cennette Gibiyim’ adlı romanı 2025 Duygu Asena Roman Ödülü’ne değer görüldü. 2013’te de ‘Hayatı Sevme Hastalığı’yla aynı ödülü alan yazar, kadına şiddet konusunda “Dayanışma kaçınılmaz. Çıta yükseltmemiz lazım. Yoksa savruluyoruz, tenhada kıstırılıyoruz, katlediliyoruz. Bu bir sınavsa sınıfı geçebilmemiz lazım” diyor.

Doğan Kitap’tan Duygu Asena Roman Ödülü

Her yıl, kadın hakları ve edebiyat alanındaki güçlü duruşuyla tanınan Duygu Asena’nın anısını yaşatmak amacıyla düzenlenen ve 2007’den beri devam eden Duygu Asena Roman Ödülü bu yıl da sahiplerini buldu. Bu yılın kazananı, Zorlu yaşam mücadelesini ve kadınların toplumdaki yerini cesurca anlatan ‘Cennette Gibiyim’ adlı romanıyla Sibel K. Türker oldu. Roman, kadın cinayetlerinin gölgesinde büyüyen ve sevgiye ulaşmakta zorluk yaşayan Temenni’nin içsel yolculuğunu, çarpıcı bir dille anlatıyor. Yazarla, kitabını ve kadın cinayetlerine dair farkındalık oluşturma sürecini konuştuk.

Doğan Kitap’tan Duygu Asena Roman Ödülü

Bu ödül sizin için ne anlam ifade ediyor?

İnanılmaz bir sevinç ve büyük bir onur duydum. Bu ödül, benim edebi yolculuğumda doğru ve güçlü adımlar attığımı bana hissettirdi. Duygu Asena, fikirleriyle, yaşamıyla ve eserleriyle Türkiye’de kadın hareketinin öncülerinden biriydi. Onun adını taşıyan ve 18. yılına ulaşan bu ödülü almak, bana güç ve motivasyon sağladı. Bu ödül, kadın hakları ve edebiyat alanındaki mücadelemi daha da pekiştirdi.

‘Cennette Gibiyim’ romanınızın başlangıcı ve sizin yazma süreciniz nasıl gelişti?

Romanın girişinde Temenni’nin çocukluk anılarıyla başlayan anlatım, benim çocukluk ve gençlik deneyimlerime yakın duruyor. Kendimi genellikle uysal, içe dönük ve hayalleriyle mutlu bir çocuk olarak tanımlıyorum. Ancak zamanla, dış dünyanın etkisiyle içimde bir çatışma başladı. Bu, ergenlik ve sonrası dönemlerde de devam etti; Jean-Paul Sartre’ın Bulantı romanındaki kahraman gibi, gerçeklik karşısında yara alan benlik duygusu ve hayata karşı direnç geliştirdim. Kendi iç dünyama fazla müdahale edilmesini istemedim ve bu nedenle çocukluk ve gençlik dünyasına dönmek istemiyorum. ‘Yazdığımı baştan yazamam’ sözünü çok severim; hislerimi ve düşüncelerimi özetleyen bu söz, benim iç dünyamı en iyi şekilde anlatıyor. Eğer yeniden başlasam, belki de bu hikâyeleri yazmak yerine başka bir yol seçerdim; çünkü bu kitapları yazmak benim için bir tutku ve bir ifade biçimi haline geldi.

Yazma süreciniz nasıl ilerledi? Kelimeler size yetti mi?

Yazma süreci oldukça yavaş ama istikrarlı ve kararlı geçti. Başlangıçtan itibaren ne yapmak istediğimi bilen ve kendinden emin adımlarla ilerleyen bir yazar gibi hareket ettim. Romanın bölümleri, karakterleri ve dil kullanımı üzerinde neredeyse hiç değişiklik yapmadım; sanki yalnızca kafamda kurduğum dünyayı kelimelere döküyorum gibi hissettim. Kelimeler bana yeterli ve bazen de taşıyıcı oldu; kendimi bıraksaydım, belki aynı hikâyeyi iki katı uzunlukta yazardım. Ancak edebiyatta sadelik ve ekonomi benim için önemli; hikâyeyi fazla uzatmadan, gereksiz detaylara girmeden anlatımı tamamladım.

Kadın cinayetlerini ‘çok sevdim’ bahanesiyle meşrulaştırmak hakkında ne düşünüyorsunuz?

‘Çok sevdim’ ifadesi, maalesef erkeklerin suçlarını örtbas etmek ve suçlarını meşrulaştırmak için kullandıkları, oldukça yanıltıcı ve tehlikeli bir bahaneye dönüştü. Gerçek anlamda sevgiyle karıştırılan bu tutku, çoğu zaman nefret ve öç alma arzusuna dönüşüyor. Kadın örgütlerinin çabalarıyla, bu tür cinayetlerin ‘aşk’ kavramıyla bağdaştırılması yerine, ‘kadın cinayeti’ olarak adlandırılması kabul gördü. Bu suçların münferit değil, örgütlü ve planlı suçlar olduğunu bilmek, toplumsal farkındalığın artması açısından önemlidir. Erkeklerin ‘aşk’ bahanesiyle işledikleri kadın cinayetlerinin, aslında derin bir toplumsal sorunun yansıması olduğunu unutmamak gerekiyor; bu, gerçekten de ürkütücü bir durumdur.

Kitaplarınızla toplumda nasıl bir farkındalık yaratmayı amaçlıyorsunuz?

Farkındalık oluşturduğumu ve toplumda belirli bir etki bıraktığımı umut ediyorum. Yazarların ve kitapların toplumdaki etkisi, genellikle beklenenden daha azdır; politika ve medya kadar gündemde yer almazlar. Siyasetçiler bir cümleyle büyük ses getirebilirken, yazarlar ve kitaplar, uzun vadeli düşünce ve empati yoluyla değişim sağlar. Kitap yazmak, bizim toplumumuzda pek alışılmış bir eylem değil; bu nedenle, yapılan her çalışma ve ortaya konan eser, büyük bir sorumluluk ve bilinçle yapılmalıdır.

Okur kitlesinden aldığınız geri bildirimler neler? Duygularınızı ve etkilerini paylaşır mısınız?

Okur geri dönüşlerinde, kitabın anlatımının oldukça sert ve çarpıcı bulunduğunu duydum. İlginçtir ki, özellikle kadınlar bu sertlik ve gerçekçilik karşısında etkilenmiş. Sanki toplumda yaşananlar, iç içe geçmiş ve gizlenmiş gibi, okurların kafasında hayat ve edebiyat ayrımı net değil. Bu da, insanların hayatın gerçeklerine karşı farkındalık ve empati geliştirmesine katkı sağlıyor. Kitap ve hayatın iç içe geçmesi, toplumda daha fazla düşünce ve tartışma yaratıyor.

Temenni’nin ailesinin trajedisi ve kadın dayanışması hakkında düşünceleriniz

Romanın temel meselesi, ailesinden aldığı ciddi travma ve yaşadığı trajedidir. Temenni’nin annesi ve babası tarafından katledilmesi, onun hayatında derin izler bırakır. Bu deneyim, kadınların yalnız ve savunmasız kaldığı bir toplumda dayanışmanın ve bilgiye ulaşmanın önemini vurgular. Bizler ve benim gibi kadın hakları savunucuları, ataerkil toplum yapısının örgütlü ve sistematik olarak kadınlara karşı şiddet uyguladığını gözlemliyoruz. Bu nedenle, kadınların örgütlenmesi ve bilgiye erişimi, hayatta kalma ve güçlenme adına temel bir ihtiyaçtır. Kadınların bilinçlenmesiyle, bu karanlık tabloyu değiştirmek mümkün olabilir; bu, en büyük sınavımızdır ve başarabiliriz.

Yazmak sizin için ne ifade ediyor? Bir dayanışma biçimi diyebilir miyiz?

Yazmak, benim için hayali bir okurla kurduğum, soyut ve içten bir dayanışmadır. Yazarken, karşıma çıkan sesi ve itirazları duyamayabilirim; ama sanatın doğası gereği, bu karşılıklı iletişim ve anlam üretimi vardır. Yazmak ve okumak, birbirine karşılıklı saygı ve anlayışla ilerleyen bir dans gibi. Bu süreçte, kendimi ve toplumumu daha iyi anlamaya çalışıyorum. Kitaplarımı, sanki biraz daha benimsemiş ve yanımda duruyor gibi görüyorum; bu, benim için büyük bir güç ve sorumluluk kaynağıdır.

Çok kadınlı bir ortamda büyümenin hayatınıza ve eserlerinize yansıması

Çok kadınlı bir ortamda büyümek, hayatıma ve düşünce yapımı olumlu anlamda derinlemesine etkiledi. Evliliğimde ve aile yaşamımda, erkek etkisi az ve olumsuzdu; bu, bana güç ve özgüven kazandırdı. Kadınların birleştiği, örgülü, dikişli ve sohbetli bir evde büyümek, bana dayanışma ve umut aşıladı. Hayatın temelinde sevgi ve dayanışmanın yattığını, evde ocak yanıyorsa umut olduğunu öğrendim. Bu deneyim, hayatım boyunca bana ilham verdi ve eserlerime yansıyan güçlü kadın figürlerinin temelini oluşturdu. Gerçekten de, güçlü ve umut dolu bir kadın olmak için, sevgiyle beslenen bir evde büyümek çok önemli ve değerli bir mucizedir.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

Geleceğin Robot Teknolojileri ve Erişilebilirlik Devrimi

HIZLI YORUM YAP