40,2607$% 0.13
46,7252€% 0.08
4.320,96%0,56
7.017,00%0,27
27.981,00%0,27
10.219,40%-0,06
UNFPA, dünya genelinde 14 ülkede, farklı kıtaları temsil eden yetişkinler arasında yaptığı geniş çaplı anketle, insanların çocuk sahibi olma arzusu ile mevcut durum arasındaki farkı ortaya koydu. Katılımcıların yaklaşık %20’si, istedikleri kadar çocuk sahibi olamama endişesi taşıyor. Bu durumun temelinde genellikle biyolojik engellerden çok, ekonomik ve sosyal koşulların yattığı görülüyor. Shalini Randeria, UNFPA’nın kıdemli danışmanı ve Avrupa’da önemli bir üniversitenin lideri olarak, “İnsanlar çocuk sahibi olma arzusu taşıyor; fakat ekonomik güvencenin sağlanması, iş ve özel yaşam dengesinin kurulması, sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması ve yasal düzenlemelerin desteklenmesi gerekiyor,” diyor. Randeria, hükümetlerin uyguladığı bazı sosyal politika ve kısıtlamaların da demografik açıdan olumsuz etkiler yarattığına dikkat çekiyor.
Dünya genelinde enflasyon oranları son yıllarda 1990’lardan bu yana en yüksek seviyelerine ulaştı. Özellikle konut ve çocuk bakım maliyetleri, ekonomik yükü artırarak ailelerin çocuk sahibi olma kararını olumsuz etkiliyor. ABD Hazine Bakanlığı’nın verilerine göre, 2000 yılından bu yana konut maliyetleri %65 oranında artarken, bu artış gelir artışlarının çok üzerinde seyrediyor. Birçok ülkede ise çocuk bakım giderleri, eğitim ve konut maliyetlerini bile aşmış durumda. BM İnsan Yerleşimleri Programı’nın (UN-Habitat) raporu, dünya genelinde 1,6 ila 3 milyar insanın uygun yaşam alanlarından yoksun olduğunu gösteriyor.
UNFPA’nın raporu, Avrupa’daki 49 ülkeden yalnızca 17’sinin, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden bağımsız, tıbbi destekli üreme yöntemlerini tüm bireylere sunduğunu belirtiyor. Bu durum, milyonlarca kişinin hayal ettiği aile yapısını kurmasını engelliyor. Ayrıca, bazı hükümetlerin doğurganlık oranlarını artırmak amacıyla uyguladığı sert politikalar ve kısıtlamalar, bireylerin cinsel sağlık ve üreme haklarına erişimini zorlaştırıyor. Uzmanlar, bireylerin bilinçli ve özgürce karar verebilmesi için, bu hakların korunması ve güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Katılımcıların %14’ü, savaşlar, küresel pandemi ve siyasi istikrarsızlık gibi faktörlerin çocuk sahibi olma kararlarını olumsuz etkilediğini belirtiyor. %9’u ise iklim değişikliği ve çevresel bozulmalar nedeniyle daha az çocuk sahibi olmayı tercih ettiğini ifade ediyor. Dünya Bankası’nın verileri, 2021-2023 döneminde yaşanan çatışma ve savaşların, son on yılda artış gösterdiğine işaret ediyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ise, zorunlu göç edenlerin sayısının 122 milyonu aşarak, son 10 yılda neredeyse iki katına çıktığını raporluyor. Pandemiler de, özellikle COVID-19 sonrası yeni varyantların ortaya çıkmasıyla, sağlık açısından riskleri artırırken, gelecekte de bu tarz küresel sağlık krizlerinin yaşanma olasılığı yüksek görünüyor. Ayrıca, iklim değişikliğinin yaşam koşullarını olumsuz etkilediği ve insanların yaşam biçimlerini değiştirmeye zorladığı görülüyor. 2024 yılında yapılan bir BM Kalkınma Programı anketine göre, dünya nüfusunun %87’sini temsil eden katılımcıların %56’sı, iklim değişikliğini günlük hayatlarında sık sık düşünüyor. Bu endişelerin artması, insanların gelecek planlarını ve çocuk sahibi olma kararlarını yeniden şekillendiriyor.
Doenjang Jjigae Tarifi ve Kore Mutfağının Gizli Lezzeti